İSKENDER, Bursalıların teveccühü ile doğmuş ve ünlenmiş bir markadır. Hikayesi, 19. Yüzyılın ortalarında Mehmet oğlu İskender Efendi’nin Bursa Kayhan Çarşısı’ndaki dükkânında başlar. O günlerde kuzu bir bütün olarak ve yere paralel biçimde pişirilmektedir.
Ancak, İskender Efendi kuzu etinin farklı bölümlerinin kendine has lezzetlerinin müşterilerine eşit oranda dağılmasını sağlamak için çözüm aramaya başlar. Bu düşünceden yola çıkarak, bir ucu İstanbul’a dayanan et pişirme ustası kasap bir sülâleden gelen İskender Efendi, babası Mehmet Efendi’nin desteğiyle eti; kemik ve sinirlerinden arındırır, bir şişe takar ve bunu odun kömürü ateşinin karşısında dikey döndürerek pişirdikten sonra ince-ince keserek sunumunu yapar.


Bu farklı sunum Bursa’da çok dikkat çeker ve İskender Efendi’nin “dönen kebabı” olarak anılmaya başlar. Bu yıllarda Bursa’nın nüfusu çok azdır, ve Kayhan-Tahtakale-Reyhan üçgeni ve Maksem, Tophane gibi semtlerden ibarettir. İnsanlar birbirlerini tanımaktadır. Önceleri dönen kebap diye ünlenen bu yemek, gel zaman git zaman halk dilinde “döner kebap”, ve daha sonraları sadece “döner” şeklinde anılmaya başlanmış, ve lakab, Mehmet oğlu İskender Efendi şeklinde önce tabelaya ve günümüz ticari ortamında da bir ticari ünvana dönüşmüştür. Böylelikle, 150 yıldır süre gelen, Bursa ile özleşmiş ve adeta simgesi olmuş bu marka doğmuştur.
Diğer Adları
Halk dilinde “döner kebap”, “döner” şeklinde anılmaya başlanmış ve lakap; Mehmet oğlu İskender Efendi şeklinde önce tabelaya ve günümüz ticari ortamında da bir ticari unvana dönüşmüştür. Ticari unvanın uzun zamandır kullanılmasıyla birlikte İskender Efendi, Bursa ile özdeşleşmiş ve âdeta bir simgesi olmuş, kişiliğiyle yemeğini bütünleştirerek bir ünlenme sürecine girmiştir. Bursa Kebap, Hacıbey kebap, Uludağ kebap veya yoğurtlu Kebap olarak da adlandırılabilir.